Bugünden Geleceğe, Ama Nasıl? – I

 

COVID-19 ile birlikte birçok şeyi düşünüp sorgulamaya başladık. “Eyvah! Neler oluyor böyle? Yoksa hepimiz ölecek miyiz, dünyanın sonu mu geliyor? Bu kaotik ortama nasıl sürükleniverdik?” diye düşünenler oldu belki. “Aman canım, ne olacak sanki, bana hiçbir şey olmaz, boşverin böyle şeyleri” diyenler de olmuş olabilir. Ama şöyle de bir gerçek var ki, tüm dünyayı etkisi altında bırakan bu görünmez küçük varlık sayesinde hepimiz bir şekilde hayatımızı, sevdiklerimizi, doğayı, dünyayı, bugüne kadar yaptıklarımızı-yapmadıklarımızı, işimizi, ilişkilerimizi, herşeyi ve geleceğimizi bir şekilde düşünmeye başladık. Çünkü yaşamımıza dair tüm alışkanlıklarımız bir anda bu olanlardan etkilenmeye başladı. Dışsal bir faktör bize “Dur!” dedi.

Önceleri kendi bireysel sağlık sorunları ve/veya kendi aldığı sağlık önlemleri nedeniyle zaman zaman maske takma ihtiyacı hissedenler, kendini evde karantinaya alanlar bir tarafa, bugün tüm dünyada çok ciddi önlemler alınıyor. Karantina uygulamaları, sokağa çıkma yasakları, temizlik ve hijyen kuralları vb. kurallar hoşumuza gitse de gitmese de sevdiklerimizin, yakınlarımızın, daha da ötesi tüm toplumun ve dünyanın iyiliği için bizleri düşünmeye ve aksiyon almaya zorunlu bırakıyor.

Bundan sonra neler olacak? İş hayatı nasıl olacak, dünya düzeni nasıl olacak? İletişim nasıl olacak? Peki ya kendi geleceğimiz, yarınlarımız nasıl olacak? İyimser tahminler mi gerçekleşecek yoksa kötümser tahminler mi?

İşte bu noktada, realiteyle birlikte aslında kendi seçimlerimiz devreye giriyor. İnsani boyutu son derece önemli ve değerli olan bu durum karşısında olumsuz ve karamsar mıyız? Yoksa iyimser ve gelecekten umutlu muyuz?

Gandhi, “Dünyada olmasını istediğin değişimin kendisi ol.” diyor. Acaba o dönemde Gandhi bu sözleri söylerken neleri kastettiğini tam olarak kimler anlayabiliyordu? Bu sorunun cevabı, bugün bilimsel araştırmalar sayesinde yoruma açık olmayan şekilde ortaya konabiliyor. Kuantum fiziği, nörobilim (sinir bilimi), beyin kimyası, psikoloji, felsefe gibi birçok bilimsel alanda yapılan etkileşimli çalışmalar sayesinde, yaptığımız seçimlerle geleceğimizin üzerinde önemli bir etkimizin olduğu artık biliniyor.

Burada bilimsel konuların detaylarına, hipotez ve teorilerine girmeyeceğim. Ancak kolay anlaşılabilmesi için bazı temel kavramlardan bahsetmek yerinde olacak. Ayrıca yazımın sonunda meraklıları için faydalı olabilecek bazı kaynaklar sunacağım. Bu yazıyı yazarken bu kaynaklardan hem faydalandım, hem de böyle bir yazı yazmak için motive oldum.

Evet, düşüncelerimiz yaşamlarımızı somut olarak etkiliyor. Öyle ki iyimserler, işlerin iyi gideceğini, başarılı olacaklarını, yaptıkları herşeyin iyi bir neticeye ulaşacağını umuyorlar. Nitekim iyimserliklerinde her zaman haklı çıkıyor ve %85-90 oranında başarıyı buluyorlar. Elbette, dış etkenler bazen iyimserlikten daha güçlüdür ve öyle olur ki doğru davranışlara rağmen şansları kötü olabilir. Tıpkı şu anda COVID-19 ile tüm dünyanın bir anda etkilenmesi gibi. Ancak böyle bir durumda bile iyimserler, kendi kendilerine liderlik ederek “Tamam, her zaman herşey istediğim gibi olmayabilir, hayat bu. Ama şu aşamada alabileceğim bir sürü aksiyon var. Kendime soracağım sorular sayesinde birçok farkındalık elde edebilirim. Bu yaşananlardan birçok ders çıkarabilirim.” diyorlar.

Karamsar/Kötümserlerin bakış açısı ise tam tersidir. Onlar da beklentilerinde haklı çıkarlar, çünkü, işin en başından probleme yanlış yaklaşırlar. Problemi doğru tespit edemeyince, çözümler de istendiği gibi iyi sonuçlar vermez.

Peki burada mekanizma nasıl çalışıyor, nasıl oluyor da %5-10’luk sapmalara rağmen herkes beklentisine uygun sonuçlarla karşılaşıyor? Aradığımız cevapları “Kuantum Fiziği” ve Einstein’ın enerji ve maddeye ilişkin çalışmalarının sonuçlarında bulabiliriz: Kuantum deneyleri ile elde edilen bilgilere göre fiziksel herşey elektron gibi atom-altı partiküllerinden oluşur. Bu partiküller gözlemlenene kadar potansiyel olarak “her şey” ve “hiçbir şey”dirler. Bu nedenle bizler potansiyel olarak sonsuz sayıda olasılık içinden bir gerçekliği hayal edip seçerek onu gerçekliğe dönüştürebiliriz.

Konfüçyus, “Her insan dünyanın gelişmesinden veya batmasından sorumludur.” diyor. Hepimizin bu hayatın içinde bir rolü var. Hayata, kendimize bakış açımıza ve değerlerimize göre varoluşumuzu ortaya koyuyoruz. İyimser veya karamsar oluşumuza göre olayları yorumluyor, buna göre aksiyon alıyoruz. Düşüncelerimiz öyle büyük bir rol oynuyor ki onlar bizim gerçekliğimizi yaratıyorlar.

O zaman tüm bu bilgiler ışığında, halen geçmekte olduğumuz bu zor ve sabırlı olmayı gerektiren süreçlerde, kendimize dönüp, düşüncelerimizi ve hayattan beklentilerimizi yeniden gözden geçirmek çok kıymetli olacak. Özellikle de bedensel sağlığımızla birlikte ruhsal sağlığımızı korumamız da önemli. Çünkü korku, kaygı, endişe hem bağışıklık sistemimizi olumsuz etkiliyor, hem de kaygı dolu düşüncelerle daha iyi bir gelecek oluşumuna hizmet etmek mümkün olmuyor. Bu noktada kontrolü elimize alıp, akıl-ruh ve beden sağlığımız için mutluluk düzeyimizi arttırmanın, sakin ve dingin bir modda önemli önceliklerimize odaklanabilmenin çarelerini aramalıyız. Bunun akla gelen ilk ilacı tabi ki SPOR.

Spordan sonra neden kendimizi daha iyi hissederiz? Spor esnasında ”mutluluk hormonu’‘ adı verilen endorfin ve serotonin isimli iki hormonun salgılanmasında belirgin bir artış meydana geliyor. Böylece kendimizi çok daha iyi hissediyoruz. Bu yüzden bu günlerde spor faaliyetlerini, fiziksel form tutmamızı sağlayan bir aktivite olarak görmek yerine, psikolojik etkilerini düşünerek sürdürmemiz çok değerli. Sizlere kolaylık olması ve küçük küçük adımlarla başlayıp sürdürülebilir bir spor faaliyeti süreci sağlayabilmek adına yazımın sonuna birkaç link de ekledim.

Yazıma COVID-19 nedeniyle dünyada ve ülkemizde meydana gelen, alışkanlıkları değiştirip dönüştüren durumların üzerimizdeki etkileri ile başlamıştım. Hayattaki her türlü belirsizlik ve zor koşullara rağmen yine doğanın, fiziğin kuralları sayesinde bu durumlardan başarıyla geçebilecek bir yapımız olduğundan bahsettim. Bir yazı dizisi haline getirme hedefiyle başladığım “Bugünden Geleceğe, Ama Nasıl?” sorusunun cevaplarını irdeleme niyetinde olduğum bu ilk yazımı,  iyimser ve proaktif bir yaklaşımla, benim için somut ve uygulanabilir bir çözüm olan  SPOR YAPMAK önerisi ile sonlandırdım. Aşağıda bahsettiğim linkleri bulabilirsiniz:

1- Dümdüz bir karın için 1,5 dk.lık kolay bir nefes egzersizi          https://youtu.be/9F2K4D8klhg

2- Sadece 6 dk.lık herkese uygun esneklik egzersizi                        https://youtu.be/azig8OcqmVc

Haftaya Salı tekrar görüşünceye kadar hepimize sağlıklı, mutlu ve iyiliklerle dolu güzel günler diliyorum.

Sevgiler,

Kaynak Kitaplar:

1- “Zihninizi Yenileyip Yeni Bir Zihin Yaratmanın Yolları” – Dr. Joe Dispenza

2- “Değişim Zihinde Başlar: PLASEBO sensin” – Dr. Joe Dispenza

3- “İçsel Özgürlüğe Giden Yol” –  Erik Blumenthal

 

Yorumunuzu Paylaşın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir